Psikolog Süreyya Kitapçıoğlu ile çocuklarda sosyal medya kullanımı ve siber zorbalığı konuştuk

Bilgisayar, tablet ve özellikle de akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte çocuklarda sosyal medya kullanımı da kontrol edilemez bir şekilde arttı. Bunun sonucunda çocuklarda sosyal medya bağımlılığı denen olgu ortaya çıktı. Başını telefondan kaldırmayan, online oyunlarda günler geceler geçiren, odasından çıkmayan çocuklar, gençler hakkında çok fazla gözlemlerimiz var. Okul başarısını, aile ilişkilerini, gerçek hayat sosyalleşmesini, manevi ve kültürel değerleri ve daha birçok şeyi olumsuz etkileyen bir olgu ile karşı karşıyayız. Aileler endişeli ve panik içinde davranıyorlar. Kimi psikologlara koşuyor, kimi çocuğunu cezalandırıyor, kimi de başkaca yollar arıyor. Son 15 yılda hayatımıza giren, her geçen yıl daha da ağırlaşan bu tabloyu Psikolog Süreyya Kitapçıoğlu ile konuştuk.

Öncelikle şunu sormak istiyorum; çocuklarda sosyal medya kullanım yaşı ne olmalı?

Çocukları tablet, telefon ve bilgisayardan tamamen uzak tutmayı savunanlar gibi kontrollü bir şekilde kullanmayı öğretmeyi, belli sürelerle sınırlandırmayı savunanlar da var. Siz ne dersiniz?

Günümüzde dijital araçlara erişim oldukça kolaylaştı. Bu kolaylaşma beraberinde çocukların da dijital araçlardaki platformlara erişimini daha erken yaşta olmasını getirdi. Mesela Birleşik Krallık’ta medya alışkanlıkları üzerine yaptığı bir araştırma, beş ila yedi yaşındaki çocukların üçte birinin bir sosyal medya profiline sahip olduğunu ortaya çıkarttı. Sosyal medyayı kullanan sekiz ila 11 yaşındakiler arasında en popüler platform, her üç kişiden birinin hesabı olan TikTok oldu. Raporda, daha küçük çocukların (Ofcom’un onlara verdiği adla TikTots) üç ila dört yaşındakilerin yüzde 16’sı da dahil olmak üzere TikTok’ta video izlediği belirtildi. Ancak bu yaş grubunda yer alan çocuklara bir ebeveyn veya başka bir yaşlı kişi tarafından video gösteriliyor de olabilir ve kendi hesapları olduğu kesin değil. Anket ayrıca, üç ila dört yaşında çocukları bulunan ebeveynlerin yüzde 22’sinin ve sekiz ila 11 yaşındaki çocukların ebeveynlerinin yüzde 38’inin, çocuklarının asgari yaşa gelmeden önce sosyal medyada profil sahibi olmasına izin verdiklerini ortaya çıkarttı. Bir diğer popüler platform Instagram da bu şekilde kullanılıyor ve bu platformda da yaş sınırı 13 ve üzeri. Ankete katılan sekiz ila 11 yaşındaki her üç kişiden ikisinin sosyal medyada birden fazla hesap veya profil kullandığını söyledi.
Anket ayrıca 12-17 yaş arası her beş çocuktan birinin internette gizli modda sörf yaptığını veya tarama geçmişini sildiğini ortaya çıkardı. Bunları göz önüne aldığımızda erken yaşta erişim çocukların ve hatta gençlerin yaşları ve gelişimlerine göre problemler ortaya çıkarmaktadır. Özellikle teknoloji insan hayatını kolaylaştırıp toplumsal gelişime olumlu katkı sağlarken gelişen teknoloji ile birlikte internet kullanımının her alana yayılması bazı sorunları ve tehlikeleri beraberinde getirmektedir. İnternetin insan yaşamına getirdiği kolaylıkların yanı sıra bazı kullanıcıların interneti günlük hayattaki işlerini geciktirecek ve kendisine belli alanlarda zarar verecek şekilde kullanması dikkatleri internetin olumsuz etkilerine yöneltmiştir. Televizyon, cep telefonu, tablet ve bilgisayar ekranlarındaki görüntülerin çocukların boyut farklılıklarını anlama­sına engel olmakta iki boyutlu bir çizim ile üç boyutlu gerçek bir nesne arasındaki farkı çocuklar ekrandan öğrenememektedirler. Hatta çocuklar, TV ekranında gördüklerini ayrı ayrı fi­gürler olarak değil, bir bütün olarak algılıyorlar. Figürleri takip edip izlemek yerine, ekranın tamamına adeta hipnotik bir etkiyle bakmaktadırlar. Mümkünse çocuklar 0-3 yaş arası ekranla asla ve asla tanışmamalı. Sonraki kullanımlar ise mutlaka ebeveyn gözetimi ve denetiminde olmalı. Amerikan Pediatri Derneği (American Academy of Pediatrics, 1995), okul çağı çocuklarının gün içerisinde en çok 2 saat televizyon seyredebileceklerini belirtmiştir. Benzer şekilde Japonya’da ise bilgisayar kullanımı ve elektronik oyunların da günde en çok 2 saatle sınırlandırılmasını tavsiye etmiştir. Araştırma sonuçları çocukların tüm televizyon ve medya kullanımının 2 saatle sınırlandırılmasını önermiştir. Çocukların yalnız değil, aile ile birlikte TV, film seyretmesi ve internet kullanımının beraber yapılması daha sonra bunu bunu bir tartışma ile bitirerek, öğretim yöntemi olarak kullanılması tavsiye edilmektedir. Ebeveynlerin aktif ebeveynlik yaparak, kesin “yemek saati”, “yatma saati” ve “medya kullanım saati” planları yapması, cep telefonu kullanımı, mesaj gönderme, internet, sosyal medya kullanımı konularında mantıklı ve kesin kurallarının olması gerekmektedir. Birçok aile çocuklarının medya kullanımını düzenli ve tutarlı olarak kontrol etmiyor ya da edemiyor. Bunun nedenlerinden birisi de ailelerin teknik bilgisinin çocuklardan daha az olması, o nedenle de bunun nasıl yapılacağını bilmemeleridir. Kendilerine, çocukların kaç saat sosyal medya kullandığı sorulduğunda, olduğundan daha az ifade ediyorlar. Yine aileler problemli programları seyretmediklerini söylüyorlar. Buna karşın ailelerin yapması gereken, çocukları ile beraber televizyon seyretmektir. Bu en etkili yöntemlerden birisidir. Böylelikle programlar devam ederken bunlar hakkında çocuklarla konuşabilir ve onları gerekli gördükleri yerlerde uyarabilirler. Tüm uzmanların söylediği, medya kullanımının en fazla 1-2 saatle sınırlandırılması ve çocukların medya kullanımının kontrol edilmesidir.

Sosyal medya artık birçok uzman tarafından bağımlık olarak kabul ediliyor. Buna karşın sosyal medyanın sigara, alkol veya uyuşturucu gibi bir bağımlılık olmadığı, bilakis bağımlılığa yol açan unsurlar gibi zararlı değil, bireye ufuk açtığı için yararlı bir mecra olduğu, bireyin sosyal medyaya olan tutkusunun, tıpkı gazete tiryakiliği veya “kitap kurdu” olmak gibi olumlu bir çizgiye dayandığını, yaratıcılığa katkısı olduğunu savunan görüşler de var. Öncelikle bu konuyu sormak istiyorum: sosyal medya bağımlılığı diye bir şey var mı, varsa nedir?

Hangi koşullarda bir bağımlılıktan söz edebiliriz? Veya şöyle soralım; hangi davranışlar bağımlılığa işaret ediyor ve sonuçları nelerdir?

Sosyal medya bağımlılığıyla nasıl mücadele edilmeli?

Bağımlılık, bir davranış kişinin tüm yaşamını işgal ettiği zaman, onu yaşamaktan alıkoyacak noktaya geldiğinde konuşulmaya başlanmaktadır. Bağımlılık yaşamın merkezinden daha fazlası olmakla birlikte, kişinin hayatının merkezine geçmekte ve yönetmektedir. Bir bağımlı, sadece bağımlı olduğu nesne için yaşar duruma gelmektedir. Peele ve Brodsky, “The Truth About Addiction and Recovery: The Life Process Program for Out Growing Destructive Habits” (Bağımlılık ve İyileşmesi Konusunda Gerçekler: Zarar Verici Alışkanlıkların Büyümesine İlişkin Program) isimli kitaplarında bağımlılığı şu şekilde tanımlamıştır: “Bağımlılık size başka yollarla alamayacağınız his ve tatmin edici duyguları sunar. Acı, belirsizlik ya da rahatsızlık duygularını engeller. Dikkat üzerine odaklanan ve dikkat çeken güçlü şaşırtıcı duygular yaratır. Kişinin üstesinden gelemediği sorunları unutmasını ya da bunlarla ilgili olarak kendisini iyi hissetmesini sağlar. Yapay ve geçici bir güvenlik ya da huzur hissi, kendilik değeri ya da başarı hissi, güç ve kontrol hissi ya da içtenlik ya da ait olma hissi sağlar” (Peele ve Brodsky 1992’den aktaran: Ögel, 2010). Valleur ve Matysiak (2004)  ise, bağımlılığı tanımlamak için iki temel öğeye sahip olunduğunu ifade etmektedir. Bunlardan ilki rahatsızlık vermesine rağmen bir şeyden ya da bir şeyi yapmaktan vazgeçememektir. Ancak bunun bağımlılık olarak düşünmek için yetersiz olduğunu aktarmaktadır. Bununla birlikte ikinci bir şeyin varlığının olması gerektiğinden bahsetmektedir. O ikinci ise tanımladığı o bir şeyin (madde) ya da bir davranışın kişinin varoluşunun merkezi haline gelmesidir. Bu, kişi için o “uyuşturucu, oyun veya vb” yerinin doldurulamadığı durumudur. Bu durum bağımlılıkta ayırt edici bir unsuru vurgulamaktadır. Bağımlılığı anlatmak için yukarıda yapılan açıklamalar yeterli olsa da tanımlama noktasında zorluklar ile karşılaşılabilmektedir. Bu zorluklar hem bağımlılığın hem de insanın karmaşık yapısından kaynaklanmaktadır. Kimi zaman bazı yararlı alışkanlıklar bağımlılık olarak görülürken kimi zaman da bazı bağımlılıklar zararsız bir alışkanlık gibi görülebilmektedir. Ancak Her türlü davranışın bağımlılıkla sonuçlanma durumu olabilir. Önceden bağımlılık tanımlarında temel ölçüt olarak “vücuda yabancı bir madde alma” görülmekteydi. Ancak gelişen teknoloji ve farklılaşan davranışsal değişiklikler de bir tür bağımlılık olarak düşünülmeye başlanmıştır. Yani, bağımlılık, bir ürünün veya maddenin bağımlılığından, bağımlılık yapıcı nitelikleri olan davranışlara doğru genişletilmiştir. Bu davranışsal bağımlılıklar veya ilaçsız bağımlılıklar arasında patolojik kumar oynama, kompulsif alışveriş, cinsel bağımlılıklar, işe bağımlılık, internet ve oyun bağımlılığı gibi her türlü davranış sayılabilmektedir. Ancak tartışmalar hala devam etmekle birlikte bu bağımlılıkların yeni değil, her zaman var olduğu, yeni olan şeyin, bugün bu tür davranışların bağımlılık olduğunun fark edilmesi olduğu ileri sürülmektedir. Bilimsel açıdan yeni olan şeyin ise psikoaktif maddelerin tüketimine dayanan bağımlılıklara özgü mekanizmaların, davranışlarda da tekrarlayıcı ve zorlayıcı olarak bulunduğunu fark etmek olduğu aktarılmaktadır. Davranışsal bağımlılık kavramı üzerinde tartışmaların olduğu bir konudur. Araştırmalar ve klinik deneyimler eylemlerde ortaya çıkan aşırılıkların önemli sorunlara neden olabileceğini göstermektedir. İnsanlar sigara içebilir, video oyunu oynayabilir, interneti kullanabilir, cinsel aktiviteye katılabilir, alışveriş ve egzersiz yapabilir, yiyebilir ya da fazladan bronzlaşabilir. Ancak yapılan araştırmalar bu faaliyetlerdeki tekrarlayıcı ve sorunlu katılımın, fenomenoloji (aşerme, geri çekilme), öykü (başlangıç, kronikleşme ve tekrarlama), eş tanı, genetik, nörobiyolojik mekanizmalar ve tedaviye yanıt açısından madde kullanım bozuklukları ile bazı benzer özellikleri paylaşabileceğini göstermektedir. Bazı davranışlarda sıklık ve süre arttıkça, psikolojik sıkıntıya ve hatta bazen fiziksel bozulmaya yol açabilmekte, ayrıca sosyal, finansal ve mesleki işleyişi azaltabilmektedir.

Çözüm önerileri öncelikle birbirine paralel olmak üzere, kapsamlı olarak toplumun genelini de içine alacak şekilde sürdürülmelidir. Öncelikle ailenin görevi, kendi çocuklarını takip etmek, kontrol etmek ve eğitmektir. Okullarda öğretmenler ve rehber öğretmenler, okul psikolojik danışmanları çocukları değerlendirirken televizyon ve medya ile olan ilişkilerini de sorgulamalı ve onları bu konuda eğitmelidir. Diğer yandan bu bir halk sağlığı sorunu olarak görülmeli ve aile hekimleri, doktorlar, psikiyatristler ve pediatristler doğrudan onları ilgilendirmese bile çocuk hastalarına medyayı ne kadar kullandıklarını sormalı ve onlara uygun tavsiyelerde bulunmalı ve çocuklar ve aileler için bilgilendirici broşürler vermelidir.

Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte hayatımıza giren bir diğer kavram da “siber zorbalık”. Özellikle çocukların çok sık siber zorbalığa maruz kaldığı, bunun bazen çok ağır sonuçları olduğunu görüyor, okuyoruz. Siber zorbalığı nasıl tanımlarsınız? Çocuklarımızı bu bağlamda ne tür tehlikeler bekliyor?

Siber zorbalıkla karşılaşan çocuklar ve aileleri ne yapmalı? Çocukları siber zorbalıktan nasıl koruyabiliriz ve bir siber zorbalık bilinci nasıl üretilebilir?

Teknolojinin gelişimi ile birlikte hızla yayılmaya başlayan siber zorbalık, dünya nüfusunun yüzde 15’ini tehdit eder boyutlara ulaştı. Yapılan araştırmalara göre siber zorbalığı yapanlar ağırlıklı olarak erkeklerden oluşurken, bu tür zorbalığa maruz kalanlar ise genellikle kadınlar olmaktadır.

Dijital Dünyanın Riskleri

Davranış Riskleri: Zorbalık, kasten ya da farkında olmadan insanların yanlış bilgilendirilmesi, yasa dışı indirme, kumar oynama, korsanlık vb.

İletişim Riskleri: Tacize uğrama, başkaları tarafından rahatsız edilme, siber takip

Ticari Riskler: Aşırı veya gizli pazarlama, dolandırıcılık vb.

İçerik Riskleri: Şiddet, pornografik içerik, cinsiyetçi, ırkçı veya nefret söylemi içeren materyaller de dahil olmak üzere potansiyel olarak saldırgan veya zararlı içeriklere maruz kalma

Olası diğer risk ise bağımlılıktır.

Dijital dünyadaki risklerle baş edebilmek ve çevrimiçi ortamlarda daha güvenli şekilde hareket edebilmek için bazı becerilere sahip olmalıyız.

Bu beceriler:

Dijital vatandaşlığı kavramak ve uygulamak

Dijital dünyanın sorumluluklarını fark etmek,

Dijital okuryazar olabilmek

Siber zorbalığın farkında olmak.

Zorbalık, fiziksel veya sözlü olabilen, bir kişi ya da grup tarafından uygulanan ve çoğunlukla kişilerin kendilerine göre güçsüz ya da zayıf kişileri hedef aldığı yüz yüze, tekrarlanan, saldırgan davranışlardır.

Siber zorbalık, dijital teknolojilerin kullanımıyla sosyal medyada, mesajlaşma platformlarında, oyun platformlarında kişiyi korkutmayı, kızdırmayı veya utandırmayı amaçlayan, tekrarlayan zorba davranışlardır.

Siber zorbalık konusunda şunlar örnek verilebilir:

Sosyal medyada birinin hakkında yalanlar  yaymak veya utanç verici fotoğraflarını  yayınlamak

Mesajlaşma platformları aracılığıyla  incitici mesajlar veya tehditler göndermek

Birinin kimliğine bürünmek veya onun adına  başkalarına mesajlar göndermek

Zorbalığın «Siberini» Nasıl Tanırız ?

Elektronik cihazlar ve teknolojinin kullanılması

Zarar verme/ incitme isteği

Güç dengesinde eşitsizlik

Tekrarlayıcı olması

Anonim kişi ya da kişilerden gelmesi

Açık ve herkes tarafından ulaşılabilir ve görülebilir şekilde gerçekleşmesi

Siber Zorbalık Türleri

Dışlama

Online Taiz

Kişiliğe bürünme veya gizleme

Karalama, Linç ve Dedikodu üretme

Siber Zorbanın Özellikleri

  • Yüz yüze iletişimde çoğunlukla zorlanır.
  • Okul başarısı genellikle düşüktür.
  • Zihinsel ve duygusal olarak çoğunlukla güçsüzdür.
  • Öfkeyi uygun bir şekilde nasıl ifade edeceğini bilemeyebilir.
  • Birine çevrimiçi ortamda söylediklerini o kişinin yüzüne söylemesi pek olası değildir (özellikle buna şahit olacak bir arkadaş ya da yetişkin varsa).
  • Genellikle eylemlerinin sorumluluğunu almaz.

Neden Siber Zorbalık Yapılır?

  • Öfke
  • İntikam
  • Hayal Kırıklığı
  • Eğlence
  • Etkileşim İsteği
  • Güç Arzusu

Tüm zorbaları zorba davranışları için motive eden etkenler farklı olduğu gibi, zorbalığı ortadan kaldıracak çözüm ve tepkiler de farklı olacaktır.

Çocuğunuz Siber Zorbalığa Uğruyor Olabilir mi?

Çocuğunuz sizinle direkt olarak bu konu ile ilgili konuşmayabilir. Bu yüzden internette zorbalığa uğradığına dair olası işaretlerin farkında olmanız sizin için oldukça önemlidir.

  • Daha önce kullanmaktan memnun olmasına rağmen, aniden bilgisayarı ya da cep telefonunu kullanmayı bırakması,
  • Bilgisayarını ya da cep telefonunu sizin görebileceğiniz bir yerde kullanmak istememesi,
  • Anlık mesaj, fotoğraf veya e-posta bildirimi aldığında gergin veya huzursuz olması,
  • “Okulda çok mutsuzum” veya ‘’Hiç arkadaşım yok” gibi söylemlerinde artış olması,
  • Okula gitmek istememesi ya da giderken mutsuz veya huzursuz görünmesi gibi belirtiler çocuğunuzun siber zorbalığa uğradığının belirtileri olabilir.

Ebeveynler Siber Zorbalığı Önlemek için Neler Yapabilir?

  • Hayatlarının diğer yönlerinde olduğu gibi çocuklarınızın çevrimiçi dünyasına da ilgi gösterin, kullandığı teknolojileri araştırın. Çocuklarınız, içine doğdukları bu teknoloji çağını size anlatan ve gösteren öğretmenleriniz olabilir.
  • Makul sınırlar belirleyin. Kuralları mutlaka birlikte oluşturun.
  • Fiziksel dünyadaki arkadaşları hakkında soracağınız soruları çevrimiçi arkadaşları için de sorun ve onları tanıyın.
  • Çocuklarınızın zorbalığa uğradığından şüpheleniyorsanız onlarla konuşun. Size her şeyi söyleyebileceklerinden ve onlara yardım edeceğinizden emin olmalarını sağlamalısınız.
  • Çocuklarınıza onları sevdiğinizi gösterin. Zorbalığa uğrayan çocuklar, depresyon, anksiyete, azalan öz saygı gibi çeşitli sorunlar açısından risk altındadır. Çocuklarınıza değerli olduklarını ve sorunun zorbalarda olduğunu hatırlatın.
  • Okulunuzda veya bölgenizde zorbalığı önleme çalışmalarına katılın. Çocuklara siber zorbalığı nasıl tanıyacakları ve önleyecekleri konusunda

      bilgi ve farkındalık sağlamak için verilebilecek eğitimleri teşvik edin.

Siber Zorbalığa Uğrarsam Ne Yapabilirim?

  • Zorbalığa uğradığınızı düşünüyorsanız, öncelikle çaresiz olmadığınızı bilin. İlk adım olarak güvendiğiniz birinden veya resmi kurumlardan yardım isteyebilirsiniz.
  • Zorbalık sosyal bir platformda gerçekleşiyorsa, zorbayı hemen engellemeyi ve davranışlarını sosyal medya platformunun kendisine resmi olarak bildirmeyi ihmal etmeyin. Sosyal medya şirketleri, kullanıcılarını güvende tutmakla yükümlüdür ve gerekirse yaptırım uygulayabilirler.

Sosyal medya ile ilgili en çok öne çıkarılan argüman kişinin kendini özgürce ifade edebildiği alan olması. Geleneksel medyada birey nesneyken, sosyal medyada birey öznedir, deniliyor. Şunu merak ediyorum, gerçekten sosyal medyada bireyler özne midirler? Yoksa verili alanlarda, yönlendirmelerle hareket eden, aynı davranış kalıplarını sergileyen kitlelerde tezahür eden yeni nesil bir nesneleşmeden bahsedebilir miyiz?

Bence hem nesne hem özne durumu var. Bu da yaşa ve gelişim düzeyine göre farklılaştığını düşünüyorum. Çocuk ve gençler nesne olma konusunda daha riskli. Bilinçlendirme yapılırsa özne pozisyonuna geçecektir. Bu risk elbette yetişkinler için de var ama daha az. En azından okuduğunu sorgulayan bir yetişkinse.

Sosyal medya şirketleri her ne kadar yaş sınırı getirseler de bu kişinin beyanına bağlı olduğu için etkisiz bir önlem. Çocuklar yaşlarını büyük gösterip hesap açabiliyorlar. Girince de bazı sosyal medya mecralarında görsel ve yazılı her türlü ahlaksızlıkla karşılaşabiliyorlar. Dahası çocuklar ve gençler için kurulmuş tuzaklara düşebiliyorlar. Aynı mecralarda kumar, bahis gibi alanlara yönlendiriliyorlar. Çocuk istismarından ölümlere kadar varan çok geniş bir tehlikelerle karşı karşıyayız. Buna zemin oluşturan sosyal medya şirketleri hiçbir sorumluluk üstlenmiyor. Bu konuda yasal düzenleme yapılması düşüncesine ise belli kesimlerce sansür olarak görülüp karşı çıkılıyor. Bütün bunları dikkate alarak devletin bu konuda ciddi yaptırımlar ve sınırlamalar getiren bir sosyal medya düzenlemesi yapması gerekir mi? Gerekiyorsa nasıl olmalı?

Hükümetin bu anlamda görevlerinden biri kanun, yönetmelik ve diğer düzenlemeleri yaparak üst düzeyde bir kontrol mekanizması geliştirmek ve sorunları birinci düzeyde koruyucu ve önleyici olarak engellemektir.

Önleme Türleri Nelerdir?

Birincil önlemler

Bu tür stratejiler, bilinen risk düzeyine bakılmaksızın, oyun davranışını düşük (yani güvenli) düzeylerde tutmak amacıyla genel nüfusu hedefleyen önlemleri içermektedir. Bu yaklaşım, oyun oynayan tüm bireylerin bir dereceye kadar risk altında olabileceğini ve bu nedenle ilişkili sorunların ortaya çıkmasını önlemek için bazı bilgi ve becerilerden yararlanılması gerektiğini ortaya koymaktadır (örn. uyku bozukluğu, ilişki çatışması, olumsuz ruh hali ve / veya sosyal izolasyon).

 (1) sağlıklı kullanım düzeyleri hakkında kılavuzlar, eğitim kaynakları (örn; günde en fazla 2 saat kullanım oynama [AAP, 2011]), üretken internet kullanımını artırmaya yönelik dijital okuryazarlık kursları, fiziksel aktivite önerileri (örn; günde 30 dakika orta düzeyde egzersiz) (WHO, 2011) ve yapılandırılmış açık hava etkinliklerinin teşviki;

(2) çevrimiçi oyun hizmetlerinin günün belirli saatlerinde zorunlu olarak kapatılması) ve belirli oyun ürünlerinin belirli yaş gruplarına satışının engellenmesi gibi yasal veya düzenleyici eylemler;

(3) ebeveyn kilitleri, uygunsuz içerik filtreleri ve oyun konsollarında zaman sınırı ayarları, akıllı telefon yerine saat takmak, bir cihazda geçirilen süre için açılır bildirimler gibi teknolojik önlemler;

(4) dijital teknolojinin kullanılmamasını teşvik eden ulusal günler gibi halkı bilinçlendirme mesajları ve ilgili hizmetler hakkında bilgi sağlamak için oyun bağımlılığı kampanyaları;

(5) cihazların yatak odalarından çıkarılması dahil olmak üzere oyun cihazlarına erişimi azaltmak gibi çevresel önlemler (Xu, Turel ve Yuan, 2012).

İkincil ve seçici önlemler

Seçici önleme stratejileri tipik olarak oyunla ilgili sorunlar geliştirme riski daha yüksek olan bireylere odaklanır. Oyun oynama davranışlarını azaltma ve alternatif faaliyetlere katılımı artırma ortak hedefleri göz önüne alındığında, evrensel  (birincil) ve seçici önleme bazen çakışır.

 (1) tipik olarak okullarda ve üniversitelerde risk altındaki kişileri belirlemek için epidemiyolojik araştırmalar dahil olmak üzere düzenli tarama;

(2) uyumsuz bir baş etme stratejisi olarak oyun oynama riskini artırabilecek altta yatan sorunları taramak için tıp hekimleri ile konsültasyon dahil olmak üzere tıbbi kontroller;

(3) sağlıklı teknoloji kullanımını öğreten, gerçek dünyadaki sosyal etkileşimi teşvik eden ve özgüven ve yetkiyi artırmak için hobileri ve fiziksel egzersizi destekleyen programlar gibi okul temelli eğitim programları;

(4) bireylerin oyunla ilgili web sitelerine göz atmasını ve çevrimiçi oyun sunucularına erişmesini önlemek için internet politikası veya mesleki ortamlarda gerekli olmayan amaçlarla internet erişim ayrıcalıklarına ilişkin kurallar.

Üçüncül önlemler

Üçüncül önleme stratejileri genellikle zaten sorunlu oyuncular olarak kabul edilen kişileri hedef alır. Bu tür müdahaleler, sorunları olan kişilerin yardım isteyebilecekleri resmi hizmetlerin sağlanmasını içerir.

(1) çevrimiçi kendi kendine yardım toplulukları dahil olmak üzere destek grupları;

(2) ruhsal bozuklukların tedavisi dahil ayakta tedavi, tıbbi ve ruh sağlığı hizmetleri

(3) “dijital detoks” ve yüz yüze sosyalleşmeyi artırmaya, doğada geçirilen zamanı ve alternatif ilgi alanlarını geliştirmeye odaklanan diğer yapılandırılmış programları içeren psikososyal rehabilitasyon;

(4) psikoeğitim, semptomlar hakkında özel bilgiler ve zararı en aza indirmek için kullanımı düzenlemek.

Yetkililerin rolü

Pek çok terapötik ve psikoeğitim yaklaşımı bireylere odaklanma eğilimindeyken, önleme ve zararı en aza indirme çerçevelerinin çoğu, daha geniş kurumların ve otoritelerin önemli rolünü vurgulamaktadır. Gerçekte, ülkeler sorunlu kullanımlara yanıt geliştirmede daha aktif olarak yer aldıkça ve koordineli hale geldikçe, araştırma için politika ve uygulamadaki potansiyel gelişmeler için kanıtlar sağlamak giderek daha önemli hale gelmektedir.

Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Haber: Kübra Sönmezler

1 Comments

Yorum bırakın